
Çeşitli seminerler, aktiviteler, yarışmalar ve sportif faaliyetlerin yapıldığı Afyonkarahisar'da düzenlenen BTP Gençlik Kampı'nın kapanış konuşmasını BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş yaptı. BTP Lideri yaklaşık 45 dakika süren konuşmasında birçok konuya parmak bastı. İşte konuşmadan öne çıkan başlıklar:
Niye şimdi Meclis'e soruyorlar?
Bugüne kadar hiçbir şeyi Meclis'e sormayan bir iktidar yapısı ne oldu da bu "Terörsüz Türkiye" sürecini Meclis'le çözmeye çalışıyor? Siz bugüne kadar hiçbir şeyi Meclis'e sormadınız. Hatta Meclis'in sesini bile duymadınız. Bugüne gelip baktığımızda "Büyük bir proje var, bu projeyi Meclis'le yapmamız lazım" diyorsunuz.
Devletin anayasasına aykırı projesi olabilir mi?
Başından beri bu komisyon denen olay şuydu. Ortada 'Terörsüz Türkiye' denilen bir yanlış var. Adını devlet projesi koydular. Konuşanı da "cezalandıracağız" dediler. Sanki dersiniz devlet bir proje kurmuş. Biz konuşunca proje olmuyor. Yani cezalandırmaya da bakar mısınız? Siz konuşunca proje sekteye uğruyor. Ya nasıl proje bu? Bir kişi kalkıp bunun aleyhinde konuşunca bu proje hayata geçirilemiyor. Böyle bir saçma mantık olabilir mi? Devlet projesi. Devletin anayasasına aykırı projesi olabilir mi? Devlet dediğin anayasadır. Bu anayasanın içerisinde her türlü projeyi yapma hürriyeti devletin elbette vardır.
Yanlışlığı Türk milletine mal etmek için uğraşıyorsunuz. Millet olarak buna müsaade etmeyeceğiz. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bu olmaz. Bakın siyaset kurumu, millet iradesini sandıkta
güç olarak arkasına alır. Halk iradesiyle, milletin iradesiyle millet temsil eder ve bir şeyler yapar. Yaptıkları şey içerisinde yanlışlar olur, doğrular olur ama siyasi iradedir. Ve biz buna uymak, biz bunu kabul etmek zorundayız. Demokrasi budur. Ama siyasi irade yaptığı her yanlışa milleti bir şekilde milleti manipüle ederek, milleti korkutarak ortak etmeye çalışıyorsa biz o ortaklıkta yokuz kardeşim.
Terör böyle bitmez
Sonra terör bitirecekler. Terör bitecek. Çok güzel. Bak Terörsüz Türkiye. Bundan kim rahatsız olur? Hiç kimse. Ama bu şuna benzer. Şimdi gel bir tatlı yiyelim desem, nasıl bir teklif? Çok güzel bir teklif... Ama şeker 300'e, 400'e vurmuş bir adama gel tatlı yiyelim desem ne yapmak istiyorumdur? Aslında onu zehirlemek, şeker komasına sokmak istiyorum, değil mi? Yani her söylediğiniz güzel cümle kavramsal anlamda bizim kulağımıza hoş gelen cümlenin bizim menfaatimize olup olmadığını biz ayırt edebilecek durumdayız. Güneydoğu'dan gelen Urfa'dan, Diyarbakır'dan, Mardin'den, Siirt'ten arkadaşlarım var. Hepsiyle üç gündür bir aradayız. Beraberiz oturuyoruz. Hatta turnuvamızdaki bir takımın adı Şanlı Yalovasporu. Yani Şanlıurfa teşkilatımızla Yalova teşkilatımız buluşmuş. Bir takım kurmuş. Şanlı Yalova yapmış. Dedim ki al işte Türk Kürtün kardeşliği burada. Biz burada bunu yapıyoruz. Şimdi terörsüz Türkiye, terör bitecek. Çok güzel, dediğim gibi slogan harika. Peki kim bitirecek bu terörü? Kim bunun muhatabı? Yani terör elebaşına kurucu önder dediler, sayın dediler, bilmem ne dediler, her şey dediler. Terörün ele başı diyemediler. Tamam gittiniz. Apo'yla da görüştünüz. Hadi bunları da yedik. Boğazımızdan zor geçti ama hazmetmeye çalışıyoruz, diyelim. Sonra Apo'ya bir basın açıklaması yaptırdınız. Basın açıklamasını İstanbul'da Taksim Meydanı'nda canlı yayınlattınız. Diyarbakır Meydanı'nda canlı yayınlattınız. Tamam güzel, bunlar silah bırakacak... Açıklıyorlar. Bir şeyler anlatıyorlar. Entelgrasyonel bir şeyler diyorlar. Değişik kavramlar kullanıyorlar. Terör ele başının silah bırakma çağrısı kimedir? Teröristedir. Hayırdır? Taksim Meydanı'nda terörist mi var? Taksim Meydanı'nda gezen insanlar terörist mi? Niye onlara izlettiniz o videoları? Diyarbakır Meydanı'ndaki benim kardeşim, benim vatandaşım terörist miydi de gidip Diyarbakır Meydanı'na Apo'nun mesajını ilettiniz. Aslında bugün ne yapıldı biliyor musun? Bugün Kürt kardeşlerimize, vatandaşlarımıza dendi ki, "Ey Kürt, eğer sen kendine bir gelecek kurgulamak istiyorsan, bunun için Apo'nun eteğine yapışmak zorundasın" dediler. Apo'ya muhtaç ediyorlar benim Kürt vatandaşımı...
Türkiye'de etnik isyan çıkmadı
Deniyor ki, "Yok işte burada çok isyan oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında vardı. Osmanlı'da vardı. Yüzyıllardır burada isyanlar var. Kürt isyanları var." Ya nerede Kürt isyanı olmuş? Hiçbir şey bilmeden konuşuyorlar. Güneydoğu'daki isyanların hiçbiri etnik temelli isyan değildi. Bugüne kadar Güneydoğu'da etnik temelli hiçbir isyan yaşamadı. Hatta Osmanlı'da etnik temelli isyan dediğin isyan Balkanlarda yaşandı. Başka bir yerde de yaşanmadı. Ne yaşandı? Dini temelli isyanlar. Dini anlamda uyuşamadılar, farklı düşündüler, bilmem neler oldu. Kan ve gözyaşı sadece 1970'lerin sonunda 80'lerde yani çok yakın tarihimizde Güneydoğu'daki terör hareketiyle başladı. Bir isyan değil bir terör hareketi...
Hedef Türkiye'nin imajı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin imajına kötülük yapıyorlar. Bizim rahatsız olduğumuz bu. Geçen hafta Fenerbahçe'nin stadına sponsor olan ABD'de iş yapan bir işadamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyaretinde şöyle bir şey söyledi: "Anadolu'nun birliğinin yeniden inşa edilmesi hususunda katkı sağlamaktan onur duyarım." Hayırdır? Anadolu ne zaman parçalandı? Anadolu'nun birliğini sen mi sağlayacaksın? Anadolu'da birlik mi yok? Anadolu'da kavga mı var? İşte ne yapıyorlar? Bize sürekli aynı şeyi yapıyorlar. Sanki biz kavga ediyormuşuz gibi, çok büyük sorunlarımız varmış gibi, öyle bir fitne ki, aramıza öyle nifak tohumları ekiyorlar ki biz de bunlar bir şeyden anlar, bir şey bilir zannedip başlıyoruz birbirimizle kavga etmeye... Halbuki hiçbir sorunumuz yok. Bu kadar meselelerle uğraşacaklarına şimdi şu son cümleyi söyleyeyim.
Süreci vatandaşınla yürüt
Öyle siyaseti okuyamayacak, dış politikayı bilemeyecek, dünyadaki gelişmelerden haberdar olamayacak kıvamda da değiliz. Her şeyin farkındayız. Eğer bir dış tehdide karşı, milli güvenlik için ülkemize herhangi bir saldırı ihtimaline karşı, ülkemize herhangi bir ayrılıkçı unsuru baskılamak için bir süreç yönetiyor ve yürütüyorsanız da o süreci gidin kendi vatandaşınızla yürütün. Teröristle yürütmeyin. Vatandaşınızla yürütün.
İşte Türkiye'nin esas sorunu
Bir şey söyleyeyim. Devlet, üst bir kurum. Hepimizin sahip olduğu, bize ait olan, bizim olan, bizim kurduğumuz, bizim yaşattığımız, bize hizmetle mükellef olan bir kurum, organizasyon. Devlet bu hani devlet projesi diyorlar, devlet aklı diyorlar ya. Bunların hiçbirine itibar etmeyin. Senin projen değilse devlet projesi olamaz. Çünkü devlet sensin. Devlet benim. Millet yoksa devlet de yok. Bu kadar basit. Peki, millet nasıl var oluyor? İnsan. İnsan yoksa millet yok. Biz insanımızı kaybediyoruz. Bugün aslında yaşadığımız asıl sorun budur. Yetiştiriyoruz. Yetişmiş zihinler başka ülkelerde, başka topraklarda kendilerine gelecek kurgulamaya çalışıyor. Yetiştirdiğimiz doktorlarımız, avukatlarımız, mühendislerimiz el sanatlarında yetiştiriyoruz. Ziraatte yetiştiriyoruz. Zanaatte yetiştiriyoruz. Ustalar yetiştiriyoruz. Tesisatçı yetiştiriyoruz. Fayansçı yetiştiriyoruz. Boyacı yetiştiriyoruz. Berber yetiştiriyoruz. O da geleceğini başka ülkelerde arıyor. Çocuk yetiştiriyoruz, 16-17 demeden geleceğini o da başka ülkelerde aramaya başlıyor. Bu ülkede kim varsa geleceğini, geleceğindeki aydınlığı bu ülkenin dışında başka topraklarda kurgulamak istiyor. Çünkü ülkesine güveni kalmamış. Gençlerin ülkesine güveni kalmamış. Başında bugün söylediğini yarın inkar eden, yarın söylediğini inkar ettiğini ertesi gün başka bir şekilde ortaya koyan yöneticiler var. Verdiği sözleri tutmayan yöneticiler var. Sürekli yalan söylenen bir ortam var. Sürekli baskılanan insanların yaşadığı bir ortam var. Hukuk, adalet, hiçbir şey emniyet altında değil. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla ne oluyor? Gencimiz, insanımız ülkesinden gelecek ummuyor. Gelecek görmüyor.