Uzun zamandan beri Anayasa tartışmaları devam ederken, hükümetin diline doladığı sivil anayasa sözü ile tam olarak neyi kastettiği belli değil ya da kastettiği şey için uygun zaman bulunmamaktadır.
Ancak konuşmalarda cümle arasına sıkışan sözlere dikkat ettiğimizde, daha çok rahatsızlık veren Türk kelimesinin olduğu da açıkça görülmektedir.
En son eski ve son başbakan Binali YILDIRIM'ın sözlerini hatırlayalım. Ne demişti? En sevmediği projenin 15 Temmuz Projesi olduğunu söyleyen eski başbakanın "Devletimizin adı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Anayasa'daki vatandaşlık tanımında 'Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür' diyor.
Bununla ilgili 'Türklerden başkasına yaşama hakkı yok' diyorlar. Öyle bir şey yok, bu bir millet tanımıdır ve bu milletin unsurları var.
Bin yıldır biz bu topraklarda Kürtler, Türkler, Süryaniler, Abazalar ve Çerkezler var. Vatandaşlık tanımı yeni anayasada elbette ki gözden geçirilebilir. Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkarmak değil de vatandaşlığı, etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir. Bu, bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir."
Türk kelimesine değinmeden önce, Anayasamız sivil mi askeri mi, çok kısa olarak bunun üzerinde durulmalı diye düşünüyorum. Anayasamız, 1980 darbesi neticesinde Prof. Dr. Orhan ALDIKAÇTI tarafından Alman Bonn Anayasası esas alınarak düzenlenmiş bir anayasadır. Ancak Alman Bonn Anayasası askeri zihniyetle hazırlanmış bir anayasa olmadığı gibi, Prof. Dr. Orhan ALDIKAÇTI da asker değildi. Dolayısıyla askeri bir rejimde hazırlanmış olmasına rağmen, temelinde askeri bir anayasa olmadığı görülmektedir.
Anayasa değişikliği diyerek algıyla toplumu yönetmeye çalışan AKP ve Tayyip ERDOĞAN hükümeti, Anayasanın şimdiye kadar 23 kez değiştiğini ve sadece AKP döneminde 12 kez değişiklikle toplamda 174 maddede değişiklik yaptığı ortadayken, halen sivil anayasa propagandasıyla ferasetine güvenilen cahil kesimi elinde tutmaya çalıştığı açık bir durum olmasının yanında, Emir-Komuta Merkezinden gelen isteğin dillere yansıyandan daha fazlası olduğu da net bir durumdur. Ancak bunu akıl sahipleri değil, aklını kullanabilme yeteneğine sahip zeki kişiler anlayacaktır.
Gelelim Anayasanın 66. maddesinde düzenlenen Türk kelimesine. Anayasa 66. maddesinde yer alan kanun maddesi "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" denmektedir.
Çarpıtılarak dillendirilen bu hükümle ne kast edildiğini anlamayan akıl sahibi olup kullanma yeteneği zayıf kişiler, burada ırkçılık yapıldığını söyleyebilirler. Oysa Anayasanın bu maddesiyle kast edilen eylem ve sonuç, çok başka bir durumdur. Eski başbakanın cahilce ve mantık kullanmadan dediği gibi, 'Türklerden başkasına yaşama hakkı yok' anlamını ancak, iktidarda ve yönetimde CAHİLLER, daha alt tabakada olan zeka seviyesi her şeyin, karın tokluğu olduğuna inanan zekadan yana nasibi kısıtlılar söyleyebilir.
Anayasa, 66. maddesiyle ülke vatandaşlarına bir dayatma öngörmediği gibi, direkt vatandaşları hedef alan bir madde de değildir. Bu cümle direkt otoriteyi ve yargıyı hedef alarak, otorite ve yargıya hitap eden emredici bir kuraldır.
Bu cümleyi şöyle açıklayalım: Bu cümle diyor ki "Ey Otorite ve Ey Yargı, sana sesleniyorum, her kim bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olarak hak ve yükümlülüklerini yerine getiriyorsa, kesinlikle ayrım yapmaksızın herkese eşit ve adil davranacaksın." Bu maddenin kaynağı araştırıldığında, evrensel değer kazanan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de yer verilen Hz. Ali'nin Mısır Valisi olarak atadığı Malik Eşter'e "Halkına merhametle muamele etmeyi kalbine şiar, onları sevip, lütfetmeyi kendine huy edin. Onlara karşı yiyeceklerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar gibi olma. Çünkü onlar iki sınıftır: Bir kısmı, dinde kardeşindir, bir kısmı ise yaratılışta senin kardeşindir" sözünden ilham aldığı gerçek bir durumdur.
Kesinlikle ve kesinlikle en sevmediği projenin 15 Temmuz Projesi olduğunu söyleyen eski başbakanın cahilce dile getirdiği gibi 'Türklerden başkasına yaşama hakkı yok' anlamı çıkarılamaz. Bunu ancak cahillerin ferasetine güvenen korkak ve cahil yönetim söyleyebilir.
Konuşmasının devamında hukuk mantığından uzaklaşarak (ki, zaten hukuktan anlayan biri değil), "Vatandaşlık tanımı yeni anayasada elbette ki gözden geçirilebilir.
Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkarmak değil de vatandaşlığı, etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir.
Bu, bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir" diyen eski başbakana şunu sormak lazım: Tanımlanan etnik kimlik Türk kimliği ise, neden Türklerin özelliklerini veya Türk milletinin yüceltmeye yönelik tek kelime içermiyor? Etnik kimliğine bakılarak dışlanan etnik kim? Eğer Kürtler ise, devlet yönetiminin çoğunluğu Kürt değil mi? Bugün doğu ve Güneydoğu'ya verilen imtiyazların kaçta kaçı İç Anadolu'ya ve Karadeniz Bölgesine veriliyor, hiç bunlara bakıldı mı? Daha çok örnek verilebilir ama şimdilik uzatmak istemiyorum.
Yine cümlesinin devamında "bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir" diyen eski başbakan, bu etnik gruplar kim?
Siz gelene kadar kimse kimseyi dışlamazken, sayenizde sizden olanlar millet, olmayanlar zillet oldu. Bunu göremeden konuşuyorsan, vallahi de billahi de Binali YILDIRIM ve temsil ettiği Tayyip ERDOĞAN hükümeti ya çok cahilsiniz ya da milleti kandırmak için zemin hazırlığı içindesiniz diye düşünüyorum.
Son olarak şunu da söyleyip yazıyı bitireyim.
Sevgili AKP ve Tayyip ERDOĞAN hükümeti, sizler anayasa değişikliği için yeterli kapasiteye sahip olmayan, noksan ve malulen emeklilik için şartları taşıyan bir hükümetsiniz. Çünkü öncelikle kadronuzda Anayasa profesörü yok. Olanda zaten öldü, hem de şaibeleriyle öldü. Diğer bir husus, halk oylamasına iki defa anayasayı götürdünüz. İlkinde FETÖ'yü güçlendirerek yargıyı FETÖ'ye teslim ettiniz.
İkincisinde ise "verin bu fakire yetkiyi, görün etkiyi" diyerek kendinizi güçlendirdiniz ama etki aleyhimize ve devlet zararına yansıdı. Dolayısıyla anayasa değişikliği konusunda samimi olmadığınız, malulen emekli seviyesinde noksan olduğunuz, amacınızın millet menfaati değil, emir komuta merkezinizin menfaati olduğu açıkça ortada olması nedeniyle, ey AKP ve Tayyip ERDOĞAN hükümeti, çekin o iradesi elinizde olmayan dilinizi ve elinizi diyerek noktalıyorum.
Okuyucularımıza saygılarımızla…