Şair, yazar ve entellektüel kimdir deseniz, bütün bu vasıfları kişiliğinde barındıran ender bir şahsiyettir, Attila İlhan.
Yakın tarihimizin çağdaşlaşma, kültür, ulusallık ve sınıf konularına anti-emperyalist temelden yola çıkarak, günümüz tarihine ışık tutan bir aydındır, Türkiye aşığıdır.
Ustayı kendi dizeleri ile tanımaya ve anlamaya çalışalım
"Ben gidip başıma belalar aramışım
Gece trenlerine binme
Kaybolursun
Vurulursun."
Attila İlhan, sevdamızın başımıza vurduğu saatlerde mısralarıyla kalbimizin derinliklerine inerek içimizi titreten bir şair olduğu gibi, tarihsel birikimi, geçmiş dönem kültürlerine olan hakimiyeti ve bunlara eklediği ilerici tavrı ile kültürel yaşantımıza da katkısını dürüstçe sunan bir yazardı.
Attila İlhan, 1946 yılında Halk Partisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında 'Cebbar Oğlu Mehemmed' şiiriyle ikinci olur. Bu yarışmada ayrıca Cahit Sıtkı Tarancı 'Otuz Beş Yaş' şiiriyle birinci, Fazıl Hüsnü Dağlarca ise 'Üç Şehitler Destanı' ile üçüncü olur.
"Cebbar oğlu Muhammed Fransız'a silah çekmiş
Irz namus uğruna,
Ana için, baba ve kardeş için,
Şu mübarek vatan için…"
1948 yılında ilk şiir kitabı 'Duvar'ı çıkarır. Kitap, Gavur Dağları'ndan Rivayet, Hürriyet Yürüyor, Karanlıkta Kaynak Yapan Adam, Harb Kaldırımında Aşk, Şafak Vakti Dünya bölümlerinden oluşur.
Karacaoğlan, Dadaloğlu, Dertli gibi halk ozanlarının söyleyişini dönem şartlarıyla bütünleştirerek dile getirir.
Kitabın diğer bölümü olan 'Şafak Vakti Dünya', İkinci Dünya Savaşı'nı ve faşizmi konu alır. Polonya, Belçika, Hollanda ve Fransa işgal edilirken; hürriyet, eşitlik, sulh ve saadet toprakları için yani yaşamak için ölünürken 'Lili Marlen Türküsü' her gece Zagrep radyosunda çalar.
İmanımız var mı
Hürriyet için hürriyet aşkına
Savulacak dönem savulacak düşman
Dehrin sefasını çektik
Safasını süreceğiz
Akşam olur
Mektuplar hasretlik söyler
Zagrep Radyosu'nda Lili Marlen Türküsü
Dost ağlar karanfilim dost ağlar
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz
Ve biz yine yıldızlara bakarız
Ve yine yıldızlar bize bakar."
Attila İlhan'ın toplumcu şiirleri ilk başta Nazım Hikmet'in etkisinde olsa da daha sonra 'Sisler Bulvarı' şiir kitabında toplumcu şiirlerinden kopmamak kaydıyla kendine özgü çizgisini bulur.
'Tan' matbaasının dönemin iktidarınca yaktırılıp yıktırılması bunun en belirgin örneğidir.
1954 yılında 'Ben' şiirleri ön plana geçerek modern şiir anlayışı, toplumsallık ve sınıfsallık teması üzerinde şekillenmeye başlar. 'Sisler Bulvarı' ve 'Yasak Sevişmek' şiirinde bir taraftan Paris günlerini düşünürken diğer taraftan komitacılık yaptığı yaşantısının izlerini 'gerilimli' olarak adlandırdığı bu şiirlerinde yansıtır. Çünkü kullandığı kelimelerde yaşanılan atmosfer anlatılmıştır.
Bulvar durağında düşeceğim
Gözlüklerim kırılacaklar
Çığlık çığlığa uyanacaksın
Sabah kapını çalacaklar
Elinden tutup getirecekler
Beni görünce taş kesileceksin
Ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!'
ğ1981 yılında yayımladığı 'Hangi Atatürk?' kitabında en çok Mustafa Kemal'iin anti-emperyalist yönünü vurgular. Bundan birkaç yıl önce çıkan 'Allah'ın Süngüleri, Gazi Paşa ve O Sarışın Kurt' kitaplarında da Kurtuluş Savaşı'nı roman tekniğine dayandırarak tasvirlerle ve geridönüşüm teknikleriyle, tarihsel süreci bozmadan verir.
Yazar, şiirde diyalektik bir bileşimle ulusalcı-toplumcu bir senteze gitmek isterken Mustafa Kemal'in 'Sürekli Devrimcilik' ilkesinin var olan aydın çevrede gelişmesi için çeşitli dergilerde yazılar yazar ve kitaplar çıkar.
Doğan Avcıoğlu'nun 1965 yılında yayımladığı 'Yön' dergisi bunlardan biridir. Doğan Avcıoğlu da Attila İlhan gibi Mustafa Kemal'in anti-emperyalist savaşının sosyalizme gideceğine dair ve sorunun üretim araçlarının hangi sınıfta olması gerekliliğini yazmıştır.
Attila İlhan 1966'dan sonraki yazılarını ise 'Faşizmin Ayak Sesleri' kitabında toplamış, aydınların orduya dayalı bir devrim yapma fikrine başta Doğan Avcıoğlu'nu işaret ederek baştan beri sıcak bakmadığını ve gelecek olan hareketin faşizan bir hareket olduğunu belirtmiştir.
Ülkenin bu hale geliş sürecini 'Aydınlar Savaşı'nda ve başta aydınları suçlayarak yapmış ve bunu iki nedene dayandırmıştır. Birinci neden olarak Tanzimat'tan gelen bir 'Batılı' ve 'Batıcı' aydın tipi olduğunu ve bu aydın tipinin emperyalizme alışmış 'İlerici' değil bürokrasiye dayalı olduğu için işbirlikçi olmasını belirtir.
İkinci nedeni bu aydınlardaki sosyalizm anlayışı olarak görür. Türkiye sosyalistlerinin ve aydınlarının körü körüne bağlanıp, kuramı bilemediklerini ve ulusal koşullara iyi uygulayamadıklarını, başkalarının yanlış ilericiliklerini tartışmasız benimsedikleri görüşüne dayanır.
Büyük ustaya rahmet, Türk milletine baş sağlığı diliyorum.
Şair ve yazarlarımız toplumun doğal kültür hazineleridir.
İyi ki doğdun Attila İlhan.