17. Yüzyıl itibari ile Osmanlı devletinin Avrupa devletleri karşısında ki askeri başarısızlıkları ve topraklarının işgale uğraması ile birlikte bu yenilgilerin nedenleri arasında eğitim sistemindeki eksikliklerin de onemli birer tuttuğu anlaşılmış ve bu alanda ıslahat hareketlerine başlanmıştır.
Bugün çokça eleştirilen Avrupa tarzı eğitim sisteminin başlangıcı aslında Osmanlı padişahları tarafından uygulamaya konulmuştur üstelik bu yapılırken tamamen kopyalama yapılmıştır.
Osmanlı da medreseler özellikle bu dönemde bilgi üretemeyen, dünyadaki gelişmeleri takip etmeyen ve bu yüzden kendini gelistiremeyen verimsiz bir sisteme dönüşmüştür. Osmanlı Devleti medreselerin ıslahı için hiç uğramamış ve onların yanına mektepler kurmaya başlamıştır. Böylelikle mektep ve medrese ikiligi bu şekilde başlamış oldu.
Osmanlı devletinin son döneminde eğitim kurumları (askeri kurmlar hariç) ilk ,orta ve yüksek olmak üzere üç kademeden oluşuyordu.
İlk öğretimde sıbyan mektepleri (anaokulu) ve dort yil egitim veren Mektebi ibtidaiye (ilkokul) bulunmaktaydı. Rüştiyeler bugünkü ortaokul düzeyine karşılık geliyor ve 1838 yılında açılmaya başlanmıştır. İfadelerden ise rüştiyelerin üzerinde üç yıllık eğitim veren kurumlardır ve 1872 yılında kurulmaya başlamışlardır. İdadilerin üstünde eğitim veren sultaniler ise 1869 nizamnamesine göre açıdılar. İstanbuldayım açılan ilk okul ise Galatasaray Sultanisi dır.
Öğretim süresi beş yıldı ve Fransız liselerinde ki yönetim biçimi ve öğretim yöntemleri aynen kabul edildi. Yüksek öğretim de ise 1870 yilinda darülfünun acildi. 1846 yılında darul muallimin (erkek öğretmen okulu) ,1859 da mektebi mülkiye (siyasal bilgiler fakultesi ) ,1876 da darul muallimat (kız öğretmen okulu) ,dil ve tarih alanlarında çalışmalar yapmak üzere encümeni daniş, 1873 de darüşşafaka,1875 de arkeolog ve müze uzmanı okulu 1881 de güzel sanatlar okulu açıldı.
Yukarıda bir kısmı verilen okulların açılış tarihlerine baktığımızda aslında devletin o dönem dünyasından ne kadar geride kaldığı daha net anlaşılacaktır. Üstelik bu okulların
mufredatlari da ayrı bir inceleme konusu olmalı.
Okulların açılışı da toplumda çok büyük bir heyecan ya da kabul de görmüyordu, özellikle "irticacı " çevreler bu konuda büyük rahatsızlık duyuyorlar dı.
Okullar ülkenin her köşesinde açılamıyor ve özellikle Anadolu insanı eğitimde sadece yerel "hacı ,hoca,şeyh, şıh" denen kesimin eline kalmıştı. Yunus Emre, Hacıbektaş i veli ,mevlana lar artık yoktu. Anadolu ile İstanbul arasındaki hatlar tamamen kopmuş, Anadolu insanı kaderine terk edilmiş bir durumdaydı.
Yazıyı okuyunca bugün ile ne kadar paralellik olduğunu düşündüm ve biraz daha Osmanlı eğitim sistemini anlatmaya karar verdim
Bugünü anlamak istiyorsak geçmişe bakmak zorundayız.