"Laiklik nedir?" sorusuna bir sokak röportajında yanıtlar alsak, verilecek cevapları az çok tahmin edebiliyoruz, değil mi?
Fakat ne gariptir ki bu cevapların çoğu, gerçek laiklikle uzaktan yakından alakalı değil. Çünkü laiklik, bu topluma yıllardır yanlış anlatıldı. Ve hâlâ da anlatılmaya devam ediyor.
Peki neden böyle bir yazı yazma gereği duydum? Hem ülkemizde muhafazakâr kesimin laikliğe bakışı, hem de bugün Kıbrıs'ta karşıma çıkan bir haber vesile oldu buna. Kıbrıs'ta yürüyüş yapmışlar. Neymiş efendim, başörtülü kızların okula girişini protesto ediyorlarmış. Gerekçeleri de şu: "Burası laik bir ülke!"
Tam da bu yüzden serbest olması gerekmiyor mu? Laiklik dediğimiz şey, kişinin inandığını özgürce yaşadığı bir sistem değil midir? Ama siz sadece kendi yaşam tarzınızı dayatmaya çalışıyorsanız, bunun neresi laiklik?
Yıllarca ülkemizde de laiklik bu şekilde uygulandı ve bir kesimi laiklikten soğuttular, hatta düşman ettiler. Bana soracak olursanız, bu bilinçli bir projeydi. Ve ne yazık ki başarılı da oldular. Rakı masalarında "Atam şerefine" diye diye bu ülkede muhafazakârları Atatürk'e düşman ettiler. Ve bu yanlışta ısrar etmeye de devam ediyorlar.
Bugün laikliğin tanımını bilen, onu hayatına doğru bir şekilde entegre eden küçük bir azınlık olarak, bunu tüm Türkiye'ye anlatmakla yükümlüyüz.
Bu ülkenin kurtuluşu, doğru anlatılan laiklik ve doğru anlaşılan Atatürk ilkeleriyle mümkün olacaktır.